Sosyal Medyada En Az 100 Kere Paylaşılacak İçerik Nasıl Oluşturulur?


Sosyal Medyada En Az 100 Kere Paylaşılacak İçerik Nasıl Oluşturulur?



paylaşılabilir içerik
Dikkat: Bu yazı gerçek deneyimlerden oluşmaktadır!
Webrazzi gibi Twitter’da 40 binin üzerinde takipçisi olan, bulunduğu sektörün nabzını tutan ve birçok yazarı olan bir site için oluşturdukları içeriğin 250 kere paylaşılması sıradan olabilir.
Fakat haftada 1-2 tane içerik giren ve tek kişinin oluşturduğu içeriğin 250′den fazla paylaşılması uzun bir yolculuk ve acı verici bir süreç.
Özellikle eğer bir haber sitesi değilseniz, yani teknoloji haberleri paylaşan bir site değilseniz, sadece ve sadece özgün içerik üreten bir blogunuz varsa çift sıfırlı paylaşımları görmek çoğu zaman hayalden öteye gidemiyor.
Ama imkansız mı? Hayır…
Bugüne kadar blogda kaleme aldığım (pardon klavyeye aldığım, yok klavyeye bastığım, çıkaramadım kelimeyi) yazılardan bazıları 100′den fazla paylaşılırken bazıları da 250-300 kere paylaşıldı ve viralleşti.
Aşağıdaki yazıda toplamda 300 kere paylaşılan iki yazıyı inceleyeceğim ve bu yazılardaki paylaşım cazibesinin nedenlerini size sıralayacağım.
Eminim aşağıdaki teknikler yazılarınızın 1000′lerce kişiye ulaşması için yardımcı olacak ve sesinizin hayal edemeyeceğiniz kişilere ulaşmasını sağlayacak.
Öncelikle, bu iki örnek hangi yazıları kapsıyor? Göz atalım:
  • Trendyol’un yazımı paylaşmasıyla 150′den fazla kez paylaşılan gönderi
  • Steve Jobs’un hayat deneyimlerine yer verilen ve 77′si Linkedin olmak üzere (alışılmadık bir durum) 200′den fazla kez paylaşılan gönderi
                     ————————————–

Daha Fazla Paylaşılacak İçerik Oluşturmanın Gerçek Sırları

1. Rekabet Yaratın, Düşman Edinin

Biliyorum, sert oldu. Durun mevzuyu anlatayım:
Bir sabah uyandım ve ilk yaptığım işlerden biri olarak paylaşımlarımı kontrol ediyorum, bir gariplik fark ettim, çünkü birkaç hafta önce yazdığım yazı bir gecede 100′den fazla kez paylaşılmıştı. Sebebini merak ettim ve araştırmaya koyuldum. Sonuç mu?
Trendyol, yazdığım yazıdan bahsetmişti… 60 binin üzerinde takipçisi bulunan, milyonlarca trafik alan, sürekli göz önünde olan bir marka eğer sizden bahsederse, bilin ki oyun değişir…
trendyol
Trendyol’un tweetindeki link, özel alışveriş kulüplerinin online mecra performanslarını yüzeysel düzeyde karşılaştırdığım bir yazıma gidiyor. Karşılaştırma için hiçbir şirketten para almadım, çıkarım yok, açıkçası şimdiye kadar Markafoni ya da Trendyol’dan da sadece bir ya da iki ürün almışımdır.
Bugüne kadar blogda oluşturduğum hiçbir içeriği ona buna sataşıp prim yapmak için oluşturmadım. Fakat bu hareketi yaparak prim yapan bloglar yok mu? Var…  Markalar yok mu? Var… İşe yarıyor mu? Evet… Nasıl mı?
Önce piyasadaki en itibarlıya dil uzatırsın ve böylece kendini öne çıkarırsın. ”Bak senin rakibin benim, diğerleri senin rakibin değil” deyip güçlü olan karşısında kendini 2. güçlü olarak konumlandırırsın. Daha sonra oturur ve insanların taraflarını belli etmesini beklersin.
Ne de olsa seni takip eden ya da rakibine karşı olan kişiler güvenli liman olarak seni tercih edeceklerdir. İşte başıma gelen tam olarak buydu. Her ne kadar kasıtlı yapmasam da sadece bu yazıdan dolayı siteyi binlerce kişi ziyaret etti ve yorum bıraktı.
Sorun şu ki değerlendirmeye aldığım değişkenler Trendyol’un, Markafoni’ye göre bazı alanlarda daha iyi olduğunu gösteriyordu.(sadece küçük farklarla).
Ama sosyal medyaya yansıması ”Trendyol, dijitalde Markafoni’den daha başarılı” şeklinde olmuştu. Trendyol da bu yazıdan bahsedince istemeden düşman kazanmıştım.(Aslında bu eleştiriye ne kadar kapalı bir toplum olduğumuzun göstergesi ki eleştiri kabul etmemek gelişmenin önündeki en büyük engeldir).
Yorumlara bir göz atın, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bu arada eleştirileri severek kabul etmeme rağmen 15′ e yakın yorumu hakaret ve küfür içerdiği için onaylamadım.
rekabet analizi
Taraftar toplamak ve prim yapmak için düşman kazanma taktiği politikada hep uygulanmıştır. Diğer bir deyişle karşı tarafı ötekeleştirme stratejik bir konumlandırmadır. Karşı tarafı kaybetmeyi göze almak kendi saflarınızı keskinleştirmenize, seçmeninizle et ve tırnak olmanıza yarar.
Ama pazarlamada işe yarar mı? Evet yarıyor… İstemeden de olsa edindiğim tecrübe ,eğer düşman kazanırsanız popüleritenizin arttığını kanıtladı. Size kimseye sataşın demeyeceğim fakat görünüyor ki eğer içeriğiniz herhangi birine bir şekilde dokunursa, hatta siz istemeseniz bile yanlış anlaşılırsa popülerleşiyor.

2- Geniş Kitlelere Hitap Edin

Bir içeriğin sadece belli bir hedef kitleyi hesaba katarak hazırlanması etkilidir. Fakat aynı zamanda daha geniş kitleye ulaşma potansiyeli olan detaylar içerse fena mı olur? Yukarıdaki örneğin çok paylaşılmasının iki farklı nedeni daha var:
  • Alışveriş kulüpleri çok popüler, neredeyse hepimizin hayatında.
  • İncelediğim konu dijitale yönelik birden fazla ayrıntıyı içeriyor.
Online pazarlama ile ilgili olsun ya da olmasın, bu yazı alışveriş kulüplerine karşı ilgisi olan milyonları bulan bir kitlenin radarına giriyor.
Diğer bir örnek ise Steve Jobs’un tecrübelerine yer verdiğim yazım.
Steve Jobs, birçok markanın, pazarlamacının, gencin, girişimcinin neredeyse herkesin ilgi duyduğu bir profil. Dolayısıyla Steve Jobs ya da Bill Gates gibi saygınlık kazanmış bir kişiye yazınızda yer veriyorsanız bu yazının tüketicisi geniş bir kitle olacaktır.

3- Görsel Zenginliğe Değer Verin

Toplamda 300′den fazla paylaşılan bu iki yazının diğer ortak yönü ikisinin de kaliteli görseller barındırması. Yapılan araştırmalar ki bunları bir önceki yazıda paylaşmıştım, içinde resim bulunan gönderilerin daha çok paylaşıldığını kanıtladı.
”Bir resim bin kelimeden değerlidir” sözü hala geçerliliğini koruyor. Steve Jobs’un görmeye alışık olmadığımız gençlik resimleri ve alışveriş kulüplerinin karşılaştırıldığı içerikteki interaktif grafikler yazı içinde ”engagement’i arttırarak okuyucunun içerikle iletişim kurmasını sağlıyor.

4- İlham Verin

Okuyucuyu, dinleyiciyi ya da izleyiciyi istenilen yönde aksiyon almaya teşvik eden kelimelere ”call to action” deniyor. Henüz Türkçe’de tam olarak karşılığını bulmasa da kelimeyi ”aksiyona çağrı” olarak çevirebiliriz.
Yazı içinde kullandığınız, özellikle son cümlelerinizde kullandığınız ”aksiyona çağrı” kelimeleri içeriğinizin paylaşılması için son derece önemli. Eğer bu kelimeler okuyucularınızı motive edici olursa ve onlara harekete geçmeleri için ilham verirse oluşturduğunuz içerik yüzlerce kez paylaşılabilir.
Steve Jobs’un hayat derslerine yer verdiğim yazının ”aksiyona çağrı” paragrafını yazarken, içeriğin iyi bir popülarite yakalayacağını tahmin etmiştim, nitekim sonuçlar beni yanıltmadı.
Aşağıdaki paragrafın okuyuculara paylaşmaları yönünde motivasyon veren ayrıntılarına göz atalım:
jobs

Bu paragrafta yer alan, okuyucuları paylaşmaya teşvik eden, motive edici kelimeler hangileri?
  1. Steve Jobs’un Suriyeli bir babanın oğlu olduğu ayrıntısı… Bu bilgi okuyucuya ekstra bir bilgi sağlıyor ve içeriğe değer katıyor. Steve Jobs’un Suriye asıllı olduğunu hala çoğu kişi bilmez.
  2. ”Kaybetmek”, ”Ölüm”,  ”Kendine İnanmak”, ”Fırsat”, ”Gelecek”. Bu kelimelerin hepsi beynin çalışma sistemini değiştiren uyarıcı kelimeler. Özellikle ”kendinize inanın, yapabilirsiniz” kısmı okuyucuya ilham veriyor.
Alışveriş kulüpleriyle ilgili yazıdaki son ”call to action” paragrafına dönelim:
call to action
Bu paragrafta gizli bir call to action var. Konuyu özetlemek… Yazdıklarınızı herkes sonuna kadar sabredip okumaz. O sabrı gösterip okuyanlar bile kafa karışıklığı yaşayabilir. Bu durumdan kurtulmak için konuyu özetleyerek, içeriğin genelinden faydalı bilgileri ayıklamak, içeriğin özetini okuyucuya sade bir dille aktarmak içeriğinizin paylaşım sayısını arttırır.
Bugüne kadar yazdığım 100′ün üzerinde yazıyı inceledim. Bunlar içinde son paragrafta konuyu özetleyen ya da herhangi bir ”aksiyona çağrı” kelimesi/kelimeleri bulunanlar diğerlerine göre %150 daha fazla paylaşım almış. Sizce de inanılmaz bir rakam değil mi?
Sonuç: İçeriğinizin yüzlerce kez paylaşılmasını istiyorsanız, ya ilham verin ya rekabet yaratın ya geniş kitlelere hitap edin ya da görselliğe değer verin. Diğer bir seçeneğiniz daha var: Hepsini aynı anda yapmak…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder